24.11.2007

ÖN KOLTUK

Yaz başı gibiydi. Bir cuma günü akşamüstü, şirket kokteylinde bir sürü insan ellerinde bira ve şaraplarla masadan masaya bir kelebek misali konuyorlar, biraz takılıp diğerine geçiyorlar. Herkes birşeyler konuşuyor vızır vızır, kim bilir ne konuşuyorlar, birbirlerine neler anlatıyorlar?... Ben de oradayım, bizim çocuklarla takılıyoruz, laflıyoruz işte. Konuşuyoruz ama duymuyoruz, dinlemiyoruz anlatılanları, erkekler etraftaki kadınları, kızları kesiyor, kadınlar kızlar da etraftaki erkekleri kesiyor durumu var aslında... Çerezler yeniliyor, içkiler içiliyor, kesişmeye devam ediliyor...

Onu fark ediyorum birden cam kenarında, bacak bacak üstüne atmış, cesurca sergiliyor adeta kendini. Ona bakmaktan alamıyorum kendimi, bir taraftan da laflamaya devam ediyorum. Sadece anlatılanlara kafa sallıyorum aslında... Yavaş hareketlerle bacaklarının yerini değiştiriyor, soldakini sağ bacağının üstüne atıyor, atarken de acaba kimler beni izliyor, dikizliyor diye de gözleri ile etrafa bakıyor... Göz göze geliyoruz işte o an! Kısa bir duraksamadan sonra ikimizde farklı taraflara bakınıyoruz... Elektrik almak denen şey bu olsa gerek! Birbirimizden elektrik aldık biz de! Sürekli bakışmaya devam ediyoruz artık, sıyrılan siyah eteğinin altına giydiği siyah çoraplarıyla bacaklarının büyüsüne kapılmışım. Eminim farkında nereye baktığımın, aslında çok açık, onun gösterdiği yere bakıyorum sadece... Daha da fazlasını göstermek ister gibi hareket ettiriyor bacaklarını, sanki etrafta bizden başka kimse yokmuş gibi davranıyor. Bu cesurluk mu yoksa, yoksa ne bilemiyorum, neyse...

İnsanlar yavaş yavaş ayrılmaya başlıyor kokteylden. O da artık gitmeye hazırlanıyor arkadaşlarıyla. Önümden geçiyor yavaşça ve sallana sallana, göz göze geliyoruz yine, yine elektrikleniyoruz işte!...

Pazartesi öğlene doğru bir e-posta geliyor, Ebru diye biri ve şirket içinden üstelik! Büyük holdingler tarzı yerlerde yüzlerce çalışan vardır ve çoğu birbiriyle tanışmamışlardır aslında, biz de öyleyiz işte. Açıyorum e-postayı, sadece bir msn adresi var o kadar. Ekliyorum tabii listeme, hemen yanıt geliyor ondan. "Hafta sonu hep seni hayal ederek boşaldım... Ya sen?" diyor, şok ediyor beni, hiç bu kadar çabuk ve bu kadar tahrik edici, davetkâr bir mesaj bekliyordum. Biraz süre duraksadım, yanıt yazmakta tereddüt ettim. "Hafta sonu benim de hep seni hayal ederek boşalmamı istediğin için mi tahrik ettin beni?" diyorum ona. "Belki" diyor... "Hâlâ soruma cevap vermedin?" diye de ekliyor. O an heyecanlandığımı itiraf etmeliyim! "Evet, ben de..." diye yanıt yazıyorum ona. "Yemeğe çıkıyorum ben şimdi, öğleden sonra uzun uzun konuşacağız seninle :)" yazıyor bana. Şok halim devam ediyor, gerçek mi yoksa dalga mı geçiyorlar benimle diye düşünmeye başlıyorum...

Saat 16:30 gibi mesaj geliyor ondan, "Hafta sonu seni hayal ederek neler yaptığımı merak ediyor musun?" diyor, "Evet, hem de çoook" diyorum, "Ben de senin yaptıklarını merak ediyorum, hadi anlatsana" diyor. Atak oynamasını çok iyi biliyor... "Biliyor musun, şu an bile seni hayal etmeye devam ediyorum?" diyorum, "Daha heyecanlı o zaman, ben uygunum devam et" yazıyor o da... "Bana katıl o zaman" diyorum ve devam ediyorum "Şu an giydiğin iç çamaşırını anlat bana!", "Açık kahverengi, dantelli bir külot giydim bugün" diyor ve ekliyor "Keşke şu an dokunabilseydin!", "Eğer istersen yarın bunu yapabilirim" diyorum, "Nasıl?" diyor, "Yarın simsiyah giyinmeni istiyorum, eteğin, bluzun, ayakkabıların, çorapların, sütyenin ve külodun, simsiyah olsun, tamam mı?", "Neden?" diye soruyor, "Yarın öğlen otoparkta bekliyorum" diyorum ve kapatıyorum...

Otopark girişindeki asansörün önünde buluşuyoruz, tam zamanında ve simsiyah görünüyor. Asansöre biniyoruz, sağ elim poposuna gidiyor, okşuyorum. Gülümsüyor hınzırca... "Senin arabanla gidelim" diyorum, "Nereye peki?" diye soruyor, "Sürpriz!" diyorum. Arabasına biniyoruz, direksiyonda o, hemen yanında ön koltukta da ben... Ana caddeye çıkınca bir taraftan yolu tarif ediyorum, bir taraftan da ellerimle ona dokunuyorum. Bir müddet gittikten sonra orman yoluna doğru giriyoruz, bir süre sonra da tamamen ormanlık alandayız, biraz daha gidiyoruz... "Ben buralara daha önce hiç gelmemiştim" diyor, "Ben de öyle" diye yanıtlıyorum. Ara yollara giriyoruz, yüksek yüksek ağaçların arasından geçiyoruz. "Yavaşla" diyorum, yavaşlıyor ve arabayı ağaçların içinde durduruyor. Etrafta kimseler yok. Bana bakıyor, ellerinden tutarak oturduğum yan koltuğa geçmesini sağlıyorum. Bacaklarını ayırıp, kucağıma oturuyor. Kalçalarını kavrıyorum ellerimle, siyah eteğini yukarıya doğru sıyırıyorum, siyah dantelli külodu görünüyor. Kafasını arkaya doğru yaslıyor, külodunun üzerinden dilimle yalamaya başlıyorum bacak arasını. Külodunu yana çekiştiriyorum, yalamaya devam ederek. "Hmmm çok güzel, çoook" diye mırıldanıyor arasıra, kendini iyice geriye yaslıyor, ellerimle kalçalarını sıkıştırıyorum. Sırılsıklam oldu, dilimle hissediyorum, kokusunu duyuyorum, ıslanmışlığın tadı ve kokusu bu... "Ne olur durma, devam et, hadi", "Hadi, daha hızlı yala" diye yalvarıyordu bana, nefesi gittikçe hızlanıyordu. Ben de dimdik olmuştum. Arabanın sağ kapısını biraz açtım, o da kucağımda doğruldu. Bir bacağını dışarıya doğru uzattı, külodunu çıkarttım. Bluzunun düğmelerini çözdü, göğüslerini yüzüme bastırdı, göğüslerini öpüyordum, yalıyordum. Diğer taraftan da sağ elim ıslanmış bacak arasında geziniyordu, ufak ufak parmaklarım içine girip çıkıyordu... Daha fazla dayanmak güçleşiyordu. Biraz doğrulduk, aletimi işaret ettim gözlerimle! Kemerimi çözmeye başladı, pantalonumu külodumla sıyırdı aşağıya kadar. Sağ elini ağzına götürerek dili ile ıslattı ve dimdik olmuş aletimi okşamaya başladı. Bu işi çok çok iyi yapıyordu. Kendini biraz yukarıya çekti, sonra yaklaştı ve yavaşça aletimin üzerine oturdu, içine almaya başladı. Hoplayıp, zıplamaya başladı. Tempo giderek artıyordu. Nefes nefese kalmıştık. Gözlerine baktığımda, adeta kendinden geçmişti. İniltiler arasında hoplamaya devam ediyordu. Ben de kendimi iyice ona doğru bastıyordum, ıslak vücutlarımız birbirine vurdukça çıkan sesler daha da çıldırtıyordu, patlamak üzereydik her ikimizde, "Aaaahhhhh evet evet evet" dediğini duyduğumda ben de kendimi bıraktım ve içine boşaldım...